Bazı insanlar mu’cize aramaya çok meraklıdır, bakarlar ama göremezler. Aslında hepimiz mu’cizelerin içinde yaşıyoruz ama bazen onları gösteren gözlüklerimizi takmıyoruz. Mikropları görmek için mikroskopa, uzayı izlemek için teleskopa ihtiyacımız vardır. Peki mu’cizeleri görmek için ne yapmalıyız? Evreni gözlemleyip oradaki düzene, işleyişe ve sebep-sonuç ilişkilerine mantıksal akıl yürütme (logical reasoning) yaptıran gözlüklerle bakmalıyız.
İnsanlar ve hayvanlar ses çıkararak konuşurlar hatta bitkiler bile birbirleriyle iletişim kurarlar. İnsanlar bazen ağzını hiç açmazlar beden diliyle, mimiklerle konuşurlar. Bilirsiniz doktorlar reçeteleriyle, hâkimler kararlarıyla, hakemler düdükleriyle konuşur. İnsan vücudunun her hücresi de adeta yaptıkları görevlerin diliyle konuşur. Sizler kan hücrelerindeki konuşmaları duymak isterseniz mantıksal akıl yürütme yoluna başvurmalısınız.
1-KIRMIZI KÜRELER (ALYUVARLAR)
İnsan vücudunda 200 çeşit hücre vardır ve toplamda sayıları 37-38 trilyon kadardır. 70 kg’lık bir insanda ortalama 5-6 litre kan bulunur. Kanın % 55-60’ı sıvı yani plazmadır, diğer kısmı ise çeşitli hücrelerden meydana gelir.
Ben; sizlerin kanında dolaşan 3 minik hücre grubundan biriyim. Anne karnında sizler 18 günlük iken bizler vitellüs kesesinde üretilmeye başlarız. 6.hafta sonra orada üretim durur, karaciğerde başlar. 20 haftada ise kemik iliğinde üretilmeye başlanırız. Bizim anne karnında üretilmemiz için emirler rabbimiz tarafından böyle ayarlanmıştır.
Kandaki hücrelerin yüzde doksan dokuzu bizlerden meydana getirilmiştir. Sizler bize kırmızı küre (alyuvar) diyorsunuz, çekirdeksiz birer hücreleriz biz. Aslında önceden çekirdeklerimiz vardı ama sonra onları kaybederiz. Ayrıca ribozom, mRNA ve mitokondrilerimizi de kaybederiz ve böylece protein sentezi ve oksidatif fosforilasyon yapamayız. Ayrıca mitokondrimiz olsaydı oksijeni biz kullanırdık ve organlara oksijen taşıyamazdık. Enerji kaynağımız kandaki glukozun anaerobik oksidasyonudur (anaerobik glikoliz). Bu yapımız görevlerimiz için en uygun bir yapıdır. Bir ml kandaki sayımız 4-6 milyon kadardır. Erkeklerdeki sayımız kadınlardaki sayımızdan fazladır.
Hücre zarımız çift katlı yüksek derecede şekil değiştirebilme yeteneğine sahiptir. Yarı yarıya protein, yağ ve proteinden yapılmıştır.
Üretimimiz için böbrek ve karaciğerde yapılan eritropoetin isimli hormon görevlendirilmiştir. Ayrıca gelişmemiz için B12, B6 ve E vitaminlerine, folik asit, askorbik asit, Fe, Cu, Ni, Co gibi elementlere de ihtiyacımız vardır. İçimizde Na, K, Ca, Mg, Cl, HCO3 –,PO4 – gibi elementler, bileşikler ve bazı enzimler bulunur. Bizler görev yapmak için çok şeye muhtacız. Bir zincirin halkaları içinde ince bir hesapla birbirine bağlanmış ve kendilerine verilen görevleri yapan birer memurlarız biz. Rabbimizin görünmeyen gizli eliyle hareket ettirilen memurlarıyız biz.
Beni dinlerseniz sizin hayatınız için neler yaptıklarımızı kısaca anlatayım:
Bizim üretildiğimiz yer sizlerin uzun kemiklerinizin içindeki yumuşak sünger gibi olan ve kemik iliği adı verdiğiniz büyük bir fabrikadır. Bu fabrikanın miyeloid kök hücresi bölümünde saniyede 1 milyon 500 bin adet üretilir ve kana veriliriz. Kemik iliğindeki olgunlaşmamış kırmızı kürelerimizin son haline retikulosit denir. Onlar hayatlarının 2 gününü kemik iliğinde, son 1–2 gününü de kan damarlarında geçirirler. Kansızlık hastalığının ölçümünde retikulosit sayıları somut bilgiler verir.
İçimizde “Hemoglobin” adı verilen bir yapı vardır ve bunun ortasında da demir içeren bir protein vardır. Kırmızı rengimiz içimizde taşıdığımız bu demir elementinden gelir. Hemoglobin, toplam kuru ağırlığımızın %90’ını oluşturur. Taşıdığımız hemoglobin sayesinde vücutta oksijen-karbondioksit alışverişinin yapılmasını sağlarız. Sizin kanınızda bizler olmasak nefes alamazsınız veremezsiniz desek inanır mısınız? Vücut hücrelerinin oksijeni kullanmasıyla açığa çıkan karbondioksit gazını hemoglobin ile bağlayarak akciğerlere taşırız. Oradaki oksijen gazını akciğerlerden alıp dokulara taşırız. Sizler dakikada 20 kez soluk alıp verdikçe bizler bu görevleri tekrarlarız. İnsan beyni 5 dakikadan fazla oksijensiz yaşayamaz, ölür. Bizler bu oksijeni taşımasak, sizler bitkisel hayata girerseniz. Kalbiniz çalışır ama şuursuz, hareketsiz, tepkisiz bir varlık olursunuz.
Birçok hücre ve organdan meydana gelmiş sizler akıllısınız, elinizden çok şeyler gelir, ama biz alyuvarların aklı yok, iradesi yok, gücü yok ama çok önemli görevlerimiz var. Bizler bu işleri nasıl yapıyoruz hiç düşündünüz mü? Bizim içimizde kromozomlar, genler ve epigenetik mekanizmalar da yok. Bizler görevlerimizi kendi gücümüzle değil rabbimizin bize lütfettiği bir çeşit ilhamla yaparız. Bugüne kadar bu ilhamın gerçek mahiyetini kimse çözemedi.
Evet sizlerin doğduğu gibi biz kırmızı kürecikler de doğar, yaşar ve ölürüz. Ömrümüz 120 gündür. Ömrünü tamamlayan kardeşlerimiz ise sanki bir atık dönüştürme fabrikası olan dalağınızda parçalanır. Ama o parçalar atık değildir, dolaşımla kemik iliğine gelince orada ayrıştırılır tekrar alyuvar üretimine katılır. İnsan vücudunda defalarca aynı işlemler tekrarlanır ve asla israf edilmezler.
Sayımız çok olursa, da az olursa da sizler sağlığınızı kaybeder, hasta olursunuz.
Mimari yapımızın tasarımı ve her hücremizin üretimi, bizi yaratan rabbimizin harika birer mikrosanat eseridir. Bu kadar küçük hücreleri yaratmak ve onlara önemli görevler yüklemek ancak O’nun işi olabilir. Mantıksal bir akıl yürütme yaparsanız göreceksiniz ki insan vücudu denilen milyarlarca odalı şu sarayda Rabbimizin emriyle gece gündüz hizmet ettirilen minik birer hamallarız biz.
Yavuz,A.Selim.https://www.turkiyeklinikleri.com/article/tr-eritrosit-enzim-eksiklikleri-35563.html
Kan fizyolojisi. http://fizyoloji.ege.edu.tr/images/dosyalar/03-Kan_Fizyolojisi.pdf
Erdinç,D.https://acikders.ankara.edu.tr/pluginfile.php/153351/mod_resource/content/0/KAN%20H%C3%9C
Yazar
Uzm. Dr. Selçuk Eskiçubuk
Genel Cerrahi