Bir eserin veya sanatın kıymeti onun programından doğan bir ruhtur. Bu programın mükemmelliği eserin ya da sanatın farkını ortaya koyar. Kâinata bakıldığında
en küçük zerreden yıldız ve galaksilere kadar her bir varlığın belirli bir programa
göre tanzim edildiği görülür.
İnsanoğlunun programı ise, bu programları anlamak ve yorumlamak üzerine kurulmuştur. Bu sebeple atomdan kürelere kadar tüm
varlıkların programını anlamanın metodu ilimle
meşgul olmaktır. İlmin görevi ise, varlıklarla
programları arasındaki münasebeti ortaya çıkarmaktır.
Canlıların temel yapısı hücredir. Her hücre kendi programı bakımından mükemmeldir.
Bu sebeple ilkelden gelişmişe doğru, ya da tersi
değişim şeklinde bir dönüşümden bahsedilemez.
Hücreler arasındaki farklılık programlardadır.
Bu program da hücrelerin kimyasal-fiziksel yapısıdır, yani DNA’sıdır. Yaklaşık 200
yıl önce Wirchow her hücrenin bir hafızası olduğundan bahsetmektedir. Bu hafıza
bahsedilen her canlıya ve hücresine ait mükemmel programdır.1
Her canlının hücrelerinde yer alan ve başka canlılardan onu ayıran DNA’daki
bu genetik program, o canlının adeta kader defteri gibidir. Bir başka ifade ile bu genetik program, sonsuz ilim sahibi bir Saniin hikmetli bir şekilde yazılmış görünmeyen
yazılarıdır.
Atomdan kürelere kadar tüm varlıkların programını anlamanın metodu
ilimle meşgul olmadır.
Her hücre kendi programı bakımından mükemmeldir. Bu sebeple ilkelden
gelişmişe doğru ya da tersi
değişim şeklinde bir dönüşümden bahsedilemez.