Rabbimiz, atmosferik havanın % 21’ini oksijen olarak yaratmıştır. Hayatımızın sürdürülmesi nefes alıp vermemiz ile mümkündür. Bunun için atmosferik havadaki oksijeni vücudumuza almamız elzemdir. Nefes aldığımızda vücudumuza giren bu oksijen, vücudumuzda metabolik olaylarda kullanıldıktan sonra karbondioksit meydana getirilir. Bu karbondioksitin vücudumuzdan uzaklaştırılması gerekir. Yaşadığımız ortamdaki oksijen konsantrasyonu % 21’den düşük olduğunda nefes alıp vermemiz güçleşir ve hayatımızı devam ettirmek mümkün olmaz. Ancak memeli bir hayvan türü olan çıplak kör fareler (Heterocephalus glaber) yaşadığı ortamdaki oksijen konsantrasyonu % 3 gibi çok düşük düzeylerde olsa bile hayatta kalabilecek şekilde yaratılmışlardır.
Kemiriciler (Rodentia) grubundan memeli bir hayvan türü olan çıplak kör fare, Doğu Afrika’nın kurak ve sıcak ikliminde yaşayacak şekilde yaratılmıştır. Rabbimiz tarafından, bu hayvanların kafataslarında her iki çenede toplamda 16 diş yerleştirilmiştir. Kesici olan ön dişleri oldukça uzun ve geniş olup, toprağı kazıp, harfiyat yapabilecek şekilde tasarlanmıştır. Görme kabiliyetleri son derece zayıf olarak yaratılmışlardır. Tamamıyla karanlık ortamda yaşayabilirler. Yüz bölgesinde bıyık görünümlü kılları vardır. Bu yapılar, vücutlarının birçok bölgesinde çok seyrek şekilde yerleştirilmiştir. Sensor olarak görevlendirilen bu kıllar çevrelerinde olup, biteni hassas bir şekilde algılayabilecek duyarlı yapılar olarak yaratılmıştır.
Çıplak kör fareler, hayatlarını yer altında açtıkları sığınaklarda ve galerilerde koloniler halinde geçirirler. Bir koloni genellikle 80 bireyden oluşmaktadır (bu sayı bazen 300’e ulaşabilir) ve her bir koloninin kendine has kokusu vardır. Çıplak olan vücutları sığınakta yaşayabilecek şekilde dizayn edilmiştir.
Su içmeyen bu hayvanlar su ihtiyaçlarını besin maddesi olarak kullandıkları bol su içeren yer altı kökleri, bitkilerin yer altında bulunan karbonhidrat yönünden zengin soğanlarından ve gövdelerinden temin ederler. Kalsiyum, magnezyum, fosfat gibi vücutları için gerekli olan mineral maddeleri de bu besinlerden sağlarlar. Kansere dayanıklı olmaları sebebiyle son zamanlarda çıplak kör fareler, yaşlanma ve kanser araştırmalarında bir model olarak kullanılmaktadır.
Çıplak Kör Fareler Hayatın Yardımlaşma Olduğunu Gösteren Örneklerden Birisidir
Çıplak kör fareler, arılar gibi sosyal hayatları olan ve koloni halinde yaşayan hayvanlar olarak yaratılmışlardır. Bunlardaki iş bölümü, memeli hayvanlarda nadir görülen bir durumdur. Kolonide bulunan bireylerden birkaç tanesi koloninin üremesi ile görevlendirilmişlerdir. Kolonideki diğer bireyler kısır olup, işçi olarak görev yaparlar. Bir arada yaşayan çok sayıda kuşak yeni doğan yavruların bakımında birlikte iş görürler. Yeni doğan bireyler ileride işçi olarak görev yaparlar. İşçilerden bir kısmı tünel kazmakla görevli iken, diğerleri kazılan toprağı uzaklaştırmada görev yaparlar. İşçilerden bir diğer kısmı da yeni açılan ve birbirine bağlı tünellerin korunmasından sorumlu güvenlik görevlileridir. Eğer koloninin çoğalmasından sorumlu olan bireylerden biri veya bir kaçı ölecek olursa, işçilerden bir ya da bir kaçı cinsel olarak aktif hale geçirilerek onların yerini alabilirler.
Kraliçe gibi görev yapan dişi, güçlü askeri taktikler kullanarak işçileri çalışma için tünellere yönlendirir. Koloniden ayrılacak bireyler rahmani bir yönlendirme ile çalışmayıp, yağ ve enerji depolarlar. Çünkü, koloniden ayrılma vakti geldiğinde erkek ve dişiler tünellerden yer yüzüne çıkarlar ve yer yüzünde besin bulamazlar. Başka bir koloniye katılmak ve yeni bir koloni kurabilmek için yer üstünde iki kilometre kadar mesafe almaları gerekir.
Çıplak kör farelerin yaşamaları için oluşturdukları tünel ağları rahmani ve şefkatli bir zatın (Allah) sevk ve idaresi ile çok iyi bir şekilde organize edilir. Bu tünellerin her birinin özel bir fonksiyonu vardır. Tünellerin çoğu besin arama amaçlı inşa edilir. Yaklaşık iki kilometrelik bir tünel, üç ayda açılır. Adeta otoban gibi inşa edilen ana tünellerden iki birey birbirine dokunmadan rahatlıkla geçebilirler. Ana tünellerden ayrılan kollardan bir kısmı besin temini için kullanılırken, diğerleri konaklama amacıyla kullanılmaktadır. Açılan odacıklar yatak odası ve besin depolama odası (kiler) olarak kullanılır. Hatta tuvaletleri bile ayrıdır. Tuvaletler diğer tünellerin atıklarının getirilip muhafaza edildiği ve bireylerin atıklarının ve bunların yayabilecekleri kokuların hapsedildiği mekânlar olarak dizayn edilmiştir.
Çıplak Kör Fareler, Çok Düşük Oksijen (%3) Konsantrasyonlarında Yaşayabilirler
Dış ortam ile hava teması olmayan mekânlarda yaşayan çıplak kör fareler, çok düşük oksijen düzeyinde ve tehlikeli seviyedeki karbondioksit ortamında da yaşayabilecek şekilde yaratılmıştır. Böyle bir ortamda yaşamayı başarabilmeleri için, alyuvarlarında bulunan hemoglobin molekülü, ortamda bulunan düşük konsantrasyondaki oksijeni çok etkili bir şekilde bağlayabilecek özellikte yaratılmıştır. Öyle ki, oksijen konsantrasyonu % 3 gibi çok düşük düzeylerde olsa bile bu hayvanlar hayatta kalabilmektedirler. Bu durum ağrı duyusu üzerine çalışan bilim insanlarının da ilgisini çekmiştir. Çünkü, yüksek konsantrasyondaki karbondioksit ortamın asitliğini artırmaktadır. Bu ise vücutta ağrı duyusunu tetiklemektedir.
Yapılan araştırmalardan elde edilen veriler, çıplak kör farelerde ağrıları algılayan sinirlere uyarıları ileten nörotransmitter madde üretiminden sorumlu genin bulunmadığını göstermiştir. Aynı zamanda çok düşük oksijen konsantrasyonlarında bile etkili bir şekilde oksijen bağlayabilen çıplak kör farelerdeki hemoglobin molekülünün sırları çözülebilirse, düşük oksijen konsantrasyonlarının (hipoksi) sebep olduğu kalp krizi, böbrek hastalıkları, inme gibi hastalıkların tedavisinde yeni ufuklar açılabileceği ümit edilmektedir.
Sonuç olarak diyebiliriz ki; bu hayvanlar bize hayatın boğuşmak ve mücadele olmadığını, aksine bir yardımlaşma olduğunu, sosyal hayatta başarmak için iş bölümü yapmanın önemini ders vermekte ve evrimci görüşün ileri sürdüğü “hayat mücadeledir” tezini çürüten binlerce örnekten biridir.
Kaynaklar
Jarvis, J. U. M. and Sherman, P. W. (2002). Heterocephalus glaber. Published by American Society of Mammalogists. Mammalian Species No. 706, pp. 1–9.
Simmons, A. (2010). Encyclopedia of adaptations in the natural world. Greenwood Press, USA. 202pp
Kim, E., Fang, X., Fushan, A. et al. Genome sequencing reveals insights into physiology and longevity of the naked mole rat. Nature 479, 223–227 (2011). https://doi.org/10.1038/nature10533
Delaney, M. A., Ward, J. M., Walsh, T. F., Chinnadurai, S. K., Kerns, K., Kinsel, M. J. and Treuting P. M.(2016). Initial Case Reports of Cancer in Naked Mole-rats (Heterocephalus glaber). Veterinary Pathology 2016, Vol. 53(3) 691-696. DOI: 10.1177/0300985816630796
Kyle R. Taylor, Nicholas A. Milone, Carlos E. Rodriguez (2017). Four Cases of Spontaneous Neoplasia in the Naked Mole-Rat (Heterocephalus glaber), A Putative Cancer-Resistant Species. The Journals of Gerontology: Series A, Volume 72, Issue 1, 38–43, https://doi.org/10.1093/gerona/glw047
Hadi F., Smith E.S.J., Khaled W.T. (2021). Naked Mole-Rats: Resistant to Developing Cancer or Good at Avoiding It?. In: Buffenstein R., Park T.J., Holmes M.M. (eds) The Extraordinary Biology of the Naked Mole-Rat. Advances in Experimental Medicine and Biology, vol 1319. Springer, Cham. https://doi.org/10.1007/978-3-030-65943-1_14
Yazar
Prof. Dr. Ali ALAŞ
Necmettin Erbakan Üniversitesi Ahmet Keleşoğlu Eğitim Fakültesi Biyoloji Eğitimi A.B.D.